Biri Çamur Gördü, Öbürü Yıldızları... |
|
|
Savaş sırasında eşim Kaliforniya'da Mojave Çölü yakınlarındaki bir ordu eğitim kampındaydı. Onun yanında olmak için ben de orda kalıyordum. Oradan nefret ediyordum. Daha önce kendimi hiç bu kadar kötü hissetmemiştim. Kocam Mojave Çölü'ndeki harekatlara katılıyor, ben de küçük, derme çatma bir kulübede yalnız kalıyordum. Sıcaklık dayanılmazdı. Kaktüsün gölgesindeki sıcaklık 45 dereceyi buluyordu. Konuşacak tek kişi yoktu. Rüzgar durmadan esiyordu ve yediğim her lokma, aldığım her soluk kumla doluydu! Tamamen harap olmuştum. Kendimi o kadar üzgün hissediyordum ki aileme bir mektup yazdım. Pes ettiğimi, eve geri döneceğimi söyledim. Buraya bir dakika daha katlanamayacağımı yazdım. Hapiste olmayı tercih ederdim. Babam mektubuma, sonsuza dek hafızamda çınlayacak, hayatımı bütünüyle değiştiren bir cümle ile karşılık verdi: İki kişi hapishane parmaklıklarından dışarı baktı. Biri çamur gördü, diğeri yıldızları. Bu cümleyi tekrar tekrar okudum. Kendimden utanıyordum. Şu anki durumumda kendim için neyin iyi olduğunu bulmaya karar verdim: Yıldızlara bakacaktım. Yerlilerle arkadaşlık kurdum, tepkileri beni hayrete düşürüyordu. Dokumalarına ve çanak çömleklerine ilgi gösterdiğimde, bana turistlere bile satmayı reddettikleri, en sevdikleri parçaları hediye ediyorlardı. Kaktüslerin, oradaki ağaçların büyüleyici şekillerini inceledim. Çölde günbatımını izledim ve milyonlarca yıl önce çölün kumlarının okyanus tabanı olduğu zamandan kalma deniz kabukları aradım. Bendeki bu şaşırtıcı değişimin nedeni neydi? Mojave Çölü değişmemişti. Ama ben değişmiştim. Zihinsel tavrımı değiştirmiştim. Böylece mahvolma düşüncemi hayatımın en heyecan verici tecrübesine dönüştürdüm. Keşfettiğim bu yeni dünya beni harekete geçirdi. O kadar heyecanlandım ki bu dünya hakkında bir kitap bile yazdım. Kendi oluşturduğum hapishaneden dışarı bakıp, yıldızları bulmuştum. |
|
|
|
|