Küskün Gelin... |
|
|
Babamın dayısı Halit dayıyı görmeyeli epeyce zaman olmuştu. Yılların onun üzerinde bıraktığı etki sadece saçlarındaki beyaz tellerdi. Yüzü sanki hiç değişmemişti. İri gözleri pırıl pırıl parlıyor, yanakları da hala elma gibi kıpkırmızı. Halit dayı güler yüzlü, şakacı, hoşsohbet bir insandır. Ben onun en çok konuşurken sohbetinin arasına şiirler serpiştirmesini severim. Benim hikaye yazdığımı duyunca babama "Bizim gelinin hikayesini mutlaka anlatmalıyım, eminim hoşuna gider" demiş. Derken babamla birlikte bana geldiler. Çayını içerken anlatmaya başladı.
"Tarlayı taşlı yerden, kızı kardeşli yerden al diye boşa söylememiş atalarımız. Bizim oğlana çok dedim ama baba nasihati dinlemedi. Alacağın kız baba otoritesi, ağabey baskısı görmeli. Kavga, hakaret küfür nedir az çok bilmeli. Yani hayatın gerçeklerinden haberi olmalı dedim. Çünkü oğlum öyle ortamlarda büyüdü. Davul bile dengi dengine değil mi? O ne yaptı? Bula bula bir kibar bir ailenin çıtkırıldım kızını buldu. Bu kız bizim ailemize göre değil dedim, seviyorum, aşığım, ondan başkasıyla evlenmem dedi. Kız esmer güzeliymiş, tam istediği gibiymiş. Oğlum yüzü güzele doyulur da huyu güzele doyulmaz dedim. Huyu da güzel dedi. Ona çok sevdiğim bir şiiri okudum.
Deh dedin mi yürüdü mü at Tut dedin mi tuttu mu evlat Eğer birde güzel huyluysa avrat Ne işin var düğün evinde Düğün senin evinde Gir oyna çık oyna
Güldüm şiir hoşuma gitti. Dur dedi daha devamı var, bitmedi.
Deh dedin mi yürümedi mi at Tut deyince tutmadı mı evlat Eğer birde çirkin huyluysa avrat Ne işin var ölü evinde Ölü senin evinde Gir ağla, çık ağla
Oğlum şiirden işine geleni anladı. Aşığın gözü kör olduğu gibi kulağı da sağırmış meğerse. Benim evim düğün evi olacak baba, hiç merak etme dedi. Allah biliyor kalbimi kızı istemeye giderken vermezler inşallah diye dua ettim. Oğlanın tahsilimi etkili oldu, yoksa kızlarının arzusuna mı karşı gelemediler bilmiyorum, hiç nazlanmadan evet dediler.
Düğünden önce çektiğimiz sıkıntıları, maddi olarak ne kadar zorlandığımızı burada anlatmayacağım. Kısaca dünürlerimiz sayesinde adını hiç duymadığımız markaları ve markalı mobilyaların bizim mahallede bir ev fiyatına olduğunu öğrenmiş olduk. Boyumuzca borca batıp, elimizdeki bütün imkanları seferber edip oğlanı evlendirdik. Şöyle bir oh çekip dinlenelim demeye kalmadı, düğünden üç gün sonra oğlum bir karış suratla geldi. Gelinimiz düğünde taktığımız takıları beğenmemiş, ileri geri konuşmuş. Bizim oğlanında zoruna gitmiş, tartışmışlar. Gençleri anlamak zor, Ne zaman sevmeyi bitirdiniz de kavgaya sıra geldi.
Gelin ayıp etmiş doğrusu. Bizim halimiz durumumuz belli. Borç harç evi onun istediği gibi döşedik. Bunun üzerine tantanalı bir düğün masrafı da eklenince, takı almak için borcu iyice kabartmayı gözümüz kesmedi. Dört tane bilezik taktık. “Bir kaç ince bilezikle düğünü ucuz yollu hallettiniz. Altını artık köylüler takıyor. Ben pırlanta set takacağınızı zannetmiştim.” Demiş. A benim güzel gelinim, biz evladımız büyüttük, yetiştirdik koca adam ettik, sana verdik. Biraz sabırlı olsaydın o sana altında alırdı, pırlantada. Yok, şimdiki gençlerde sabır diye bir şey yok. Tabii bu düşündüklerimi oğluma söyleyemedim. Yangına körükle gitmiyim, yuvasında mutlu olsun düşüncemle gelini haklı çıkardım. Evlilikte olur böyle şeyler. Hem onun etrafındaki insanlar pırlanta takan insanlar. Ona göre davranmalı ve düğünde ona pırlanta takmalıydık. Gelini mahcup ettik, haklı, git özür dile deyip evine yolladım.
Bir hafta geçti. Bizim oğlandan ses seda yok. Akşam evini aradım. Telefona gelin çıktı. Nasılsın kızım diye sordum konuşmadan doğru oğluma verdi. Durumdan şüphelendim. Oğluma hal hatır sorduktan sonra gelin nasıl dedim. Bir haftadır küs konuşmuyor dedi. Özür dilemedin mi diye kızdım. Dilemiş ama tartışırken ağır konuştuğu için gelin onu affetmemiş. Oğlumun sesi çok kötü geliyordu. Oldum olası kimseyle küs duramazdı. Annesi ona kızsa ve bir beş on dakika onla konuşmasa, annesine "anne beni döv ama nolursun küsme" diye yalvarırdı. Oğluma git çiçek falan alda gönlünü yap deyip teli kapattım.
Her evlilikte küskünlükler olur. Karımla bizde birbirimize kırılıp küstüğümüz zamanlar olmuştur. Küsüp de barışmanın tadı hiçbir şeyde yoktur. Barıştığımız zaman yeni evliler gibi oluruz. Fakat öyle uzun küs kalamayız ki. 1 ya da 2 gün, 3. güne kalmaz. Rahmetli babam dinimizde üç günden fazla küs kalmak yok. 3 günü küs geçirdiğin zaman günaha girersin derdi. Neyse ertesi gün barıştılar mı diye merak ettim. Oğlumun iş yerini aradım. Eşine gül almış. Onu yemeğe çıkarmış barışmışlar. Nasıl sevindim anlatamam. Çocuklar evlenirken anayı babayı dinlemiyorlar ama sorunları olduğunda buna anne ve babayı da ortak ediyorlar.
Barışmalarının üstünden 15 gün geçmişti ki oğlum yine bir karış suratla geldi. Yine tartışmışlar. Oğlumu kabalıkla suçlamış. "Bana su getir, çay yap diye emrederek konuşamazsın. Lütfen yapar mısın diye konuşacaksın demiş. Bu sefer gelin haklı, ben biliyordum bu tür sorunlar olacağını. Kültür farkı ortaya çıktı. Oğlanda haklı. Bizim evde kimse yapar mısın, eder misin, tutar mısın diye dolaylı konuşmaz. Neyse çocuk üniversitede yabancılarla konuşurken bunları öğrenmiş. Kullanmasına kullanıyor ama sonradan öğrenilen dil ancak bu kadar olur. Evde bizim evde konuşulduğu gibi konuşulur sanıyor. Gelin bizim oğlana sen kıymet bilmez bir eşeksin demiş. Geçenlerde uyduydum. Şimdiki sevgiler çiçek adıyla başlayıp hayvan adıyla bitiyormuş sözü meğersem doğruymuş. Bu devirde aşklar çok hızlı yaşanıp bitiyor.
Bizim gelin bu sefer 2 ay küstü. Sadece kocasına değil bize de küstü. Bizim suçumuz nedir bilmiyorum ama herhalde sebep oğlumuzu onun aile yapısına göre terbiye etmeyişimiz. Böylece gelinimizin huyunu örenmiş olduk. Gelin küsmeyi seviyor. O gün sonra daha çok küstü. 6 ay küstüğü zamanlar oluyordu artık. Şimdi iki yaşında bir torunumuz var. Oğlum karısının küsmelerine de, evde ocağın üstüne bırakılmış yemekleri ısıtıp yemeye de alıştı. İşin kötü tarafı oğlum evini otel gibi kullanmaya başladı. Gelin küsüyor, o kendini gezmeye veriyordu. o geziyor parasını çarçur ediyor diye gelin daha çok küser oldu. Oğlum karım küs nasılsa hesap vermiyorum diye daha çok geziyor daha çok para çarçur ediyordu. Bir kısır döngünün içinde dönüp duruyorlardı.
Gelinin uzaktan akrabası olan bir tanıdık geldi bize geçen gün. Onun söylediklerini duyunca şaşkınlıktan ağzım açık kaldı. Bizim gelinin babaannesi bir kere kocasına bir küsmüş ve tam 30 yıl kocasıyla hiç konuşmamış. Beterin beteri varmış da bizim haberimiz yok. Allahtan bizim gelinin küsme süresi 6 ayı geçmemişti. İnsanoğlu köküne çeker diye boşa dememişler.
Sözünün bu kısmında Halit dayının çayını tazelemek için ayağa kalktım. Halit dayı çayından bir yudum aldı ve devam etti;
Bir gün bizim oğlan geldi. Baba artık ben dayanamayacağım, boşancam dedi. İyi oğlum hemen boşan. Sorunlardan kaçmak her zaman en kolay olandır. Sende kolay olanı tercih et. evliliğini kurtarmak için savaşma, boşan. Fakat unutma ki kolay olan yol hep kolay devam etmez. Ardında zorlukları da vardır. Bir çocuğun var, onu da hiç unutma dedim.
Ben öyle deyince gözleri doldu. Bende bitsin istemiyorum ama bir ömür böyle devam etmez ki dedi. Dur bakalım oğlum biz bu gelini küsme huyundan nasıl vazgeçiririz diye düşünmeye başladım. Gelin küsünce sen napıyorsun diye sordum. Bende ona küsüyorum dedi. Birden beynimde bir ampul yandı. Tamam şte dedim. O sana küsünce sen ona küsmeyeceksin dedim. Tavşan dağa küsmüş dağın haberi yok misali tek başına küsülmez. Sen onun küsmesine hiç aldırma hiç bişi yokmuş gibi onunla konuş, cevap vermezse şaka yap, onu güldürmeye çalış. Ama küsmesine izin verme dedim. Yapmam baba yaaa. Öyle şey mi olur. O benimle konuşmasın, ben onunla konuşmaya uğraşayım. Beni ne duruma düşürmek istediğinin farkında mısın? Benim gururum ne olacak dedi.
Kolay kolay hiddetlenmem ama öyle söyleyince kan beynime sıçramış. Ayağa kalkıp bağırmışım. Ne gururu oğlum, karı kocanın yanında gurur kelimesi anlamını kaybeder, etmiyorsa da etmelidir. Sabah kızar kavga edersin. Bir daha yüz yüze bakılmayacak laf duyarsın, laf edersin. Fakat gece aynı yatağa girince hepsini unutursun. Seviyorsan unutmalısın. Hata yapmayı biliyorsan özür dilemeyi de bileceksin. Kalp kırmayı biliyorsan gönül almayı da bileceksin. Vel hasıl sözü uzatmayalım oğlanı ikna ettim ve evine gönderdim. Epey uğraştı. Kolay olmadı. Bazen bıktı ama vazgeçmesine izin vermedim. Gelini de aldım karşıma bak kızım ya boşanacaksın yada güzelce yaşayacaksınız. Öyle her gün küs her gün kavgalı yaşanmaz. Oğlum yuvasını kurtarmak için gayret ediyor, sende ona yardımcı olacaksın ve bu kötü huyunu unutacaksın dedim. Nihayetinde ben haklı çıktım. Gelin küsmeyi unuttu. Artık kavga etmiyorlar. Tabi arada sırada kavgalar olmuyor değil ama oda evliliğin tuzu biberi oluyorlar.
Sizi tebrik ederim Halit dayı gençleri iyi yönlendirmişsiniz. Keşke aile büyükleri hep sizin gibi akıllıca davransa, maalesef hoşgörüsüzlükleri yüzünden onlarda yıkabiliyor bazı güzel evlilikleri dedim.
Yıkmak kolay, yapmak zor dedi Halit dayı. Birden bir kahkaha patlattı; aklıma geldikçe gülüyorum. Bu arada bizim gelinin adı tavşana çıktı. Oğlum ona tavşanım diyor. Onu küsme huyundan vazgeçirmeye çalışırken tavşanım yine küsmüş" diye ona takılıyormuş. Bu tavşan sözü aralarında bir espri olmuş. Gelin küstüğü zaman oğlum ona tavşanım dedikçe dayanamayıp gülüyormuş. Arkasından bizde ona tavşan diyoruz; ama duymasın. Oğluma küsmüyor ama ola ki bize küser…
|
|
|
|
|
|