Yıllar Sonra... |
|
|
Mine hanımın gözleri yerdeydi. İşte uzun bir ayrılıktan sonra yine karşındayım. Bana kırgın olduğunu biliyorum. Ne zamandır yanına gelemedim. Gelemedim; çünkü hem gelmeye yüzüm yoktu, hem geçmişle yüzleşmeden gelmek istemedim. Artık her şey halloldu. Bugün itiraf günü.
Mine hanım yutkundu, söze nerden başlayacağını bilemez gibiydi.
Seninle yaşadığımız yirmi yıllık evlilikten sonra aramıza giren ayrılık aklımı başıma getirdi. Şimdi sana her şeyi anlatacağım. Neden sevgine karşılık vermediğimi, yanındayken dalıp giden gözlerimin sebebini öğreneceksin bugün. Sen affedecek misin beni bilmiyorum ama sen affetsen de affetmesen de ben kendimi asla affetmeyeceğim.
Gözlerine ani bir sel baskını gibi hücum eden yaşlar bir süre konuşmasına engel oldu. Sakinleşince yeniden konuşmaya başladı.
Bundan 21 yıl önce başladı her şey. 19 yaşındaydım. Benim gelin çıktığım yeşil renkli evde oturuyorduk. Tam bir çevre dostu olan babam, o yıl evimizi açık yeşile boyamıştı. Evimizin önünden geçenler bizim bahçedeki rengârenk açmış çiçeklere bakmaktan, durup hanımelililerin, güllerin mis gibi kokusunu koklamaktan kendilerini alıkoyamıyorlardı.
O yaz komşumuz Ayşe teyze ölünce çocukları evi kiraya verdiler. İşte nolduysa o zaman oldu. Kiracının askerden yeni gelmiş olan çok yakışıklı bir oğlu vardı. Bahçede, balkonda konuşurken birbirimize tutulduk. 6 ay kadar görüştük. Bazen çay bahçesinde buluşuyor, evlenince kaç çocuğumuz olacağından bahsediyorduk. Bir gün ailece gelip evimize beni istediler. Babam düşünelim, kızında bir fikrini alalım bile demeden cevabını hemen verdi. "Hiç mümkün değil. Olmaz" dedi. Onlar gidince de hayır deme sebebini açıkladı. Fehmi’yi iki kere yere tükürürken, 1 defada sigara paketini yola atarken görmüş. Çevreye saygısı olmayanın insana da saygısı olmazmış. Fehmi’ye kaçalım dedim. Fehmi kabul etmedi. Küsüştük ayrıldık.
1 ay sonra babam bahçeyi göstermek bahanesiyle seni görmem için eve davet etti. Sen gidince de bir güzel seni övdü. "Çevre derneğinde gönüllü çalışıyor. Efendi, terbiyeli, çalışıyor. Tam evlenilecek adam" dedi. O zamanlar aklımda hala Fehmi’de olduğu için ilgilenmedim seninle. Babam kararını vermişti. Beni sana verdi. Bende Fehmi’ye kızgın olduğum için kabul ettim. Gözüm komşuda ağlayarak çıktım ana evinden.
Sen iyi bir eştin. Bana çok iyi davrandın. Ama ben kıymetini bilemedim. Aklım Fehmi’deydi. Sık sık annemlere gider 1 saniye bile olsun onu görebilmek için balkondan içeri girmezdim. Fakat 1 yıl sonra oda evlendi. Başka bir şehre yerleşti. Ailesi de oturdukları ev satılınca evi boşaltıp başka yere taşındılar. Yıllar geçti. Ama içimdeki ona olan sevgi küllendi ama hiç sönmedi. Ya da ben istemedim sönmesini. Evde gündüzleri sigaramı yakar ayrılık müzikleri dinlerdim hep. O yüzden senin sevgine karşılık veremedim. "Seni Seviyorum" derdin ama ben bir kere bile olsun "Ben de" demedim. Biliyorum hep sen bunu benden duymak için hayatını verirdin. Ama ben sana hiç söylemedim.
Sen gittikten bir yıl sonra ondan haber aldım. Yıllar önceki gibi aynı çay bahçesinde buluştuk. Konuştuk. Karısından ayrılmış. Yalnız başına yaşıyormuş. Bende yalnız olunca hiç düşünmeden evlendik.
Mutluluğum kısa sürdü. Hem de çok kısa. Evliliğimin daha ilk gününde hayal kırıklığına uğradım. Benim hayallerimdeki romantik prensim aslında kaba, bencil bir adammış. 20 yıllık bir aşk anında sönüverdi. Evliliğe de ancak 1–2 ay dayandım.
Mine hanım yeniden ağlamaya başladı. Sakinleşince devam etti.
Senin kıymetini, ne kadar harika biri olduğunu o zaman anladım. Bir hayal uğruna senin ve sevginin kıymetini bilemedim. Bunları söylemek için geç kaldım biliyorum. Sen bana ve 2 çocuğumuza her zaman iyi bir eş ve iyi bir baba oldun. Her zaman bize çok değer verdin. Şimdi seni çok arıyorum.
Mine hanım yere çömeldi.
Bugün buraya aslında bir tek şey için, seni sevdiğimi söylemek için geldim. "Seni Seviyorum. Çok ama çok Seviyorum." beni affet... Sen affetsen de ben kendimi affetmeyeceğim. Ama sen beni affet.
Sonra kocasının kabri üzerine kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Başını kaldırdığında kabrin toprakları gözyaşından sırılsıklam olmuştu. Yanında getirdiği bir gülfidanını dikti. Ve sessizce kabristanı terk etti. |
|
|
|
|
|