Çevresindekilerin çok sevdiği insanlardan biriydi. Keyfi her zaman yerindeydi. Her zaman söyleyecek olumlu birşey bulurdu. Hatta bazen etrafındakileri çıldırtırdı bile, bu adam, bu halde nasıl bu kadar iyimser olabiliyor diye. Birisi nasıl olduğunu sorarsa "Bomba gibiyim" diye yanıt verirdi hep, "Bomba gibiyim". Alper, bir doğal motivasyoncuydu. Yanında çalışanlardan biri o gün kötü bir günündeyse, Alper yanına koşar, duruma nasıl olumlu bakılacağının anlatırdı. Bu tarzı fena halde düşündürüyordu beni.
Birgün Alper'e gittim.
- "Anlayamıyorum" dedim; "nasıl oluyor da her zaman, her koşulda bu kadar olumlu bir insan olabiliyorsun, nasıl başarıyorsun bunu?
- "Her sabah kalktığımda kendi kendime, Alper, bugün iki seçimin var. Havan ya iyi olacak ya kötü" derim. "Havamın iyi olmasını seçerim. Kötü birşey olduğunda, yine iki seçimim var. Kurban olmak ya da ders almak. Ben başıma gelen kötü şeylerden ders almayı seçerim. Birisi bana birşeylerden şikayete geldiğinde yine iki seçimim var. Şikayetini kabul etmek ya da ona hayatın olumlu yanlarını göstermek. Ben hayatın olumlu yanını seçerim.
- "Yok yahu" diye protesto ettim. " Bu kadar kolay yani" dedim.
- "Evet kolay" dedi Alper. "Hayat seçimlerden ibarettir. Her durumda bir seçim var. Sen her durumda nasıl davranacağını seçersin. Yani sen, hayatı nasıl yaşayacağını seçersin."
Alper'in sözleri beni oldukça etkiledi. Onu uzun yıllar göremedim. Ama hayatımdaki talihsiz olaylara dövünmek yerine, seçim yapmayı tercih ettiğimde hep onu hatırladım. Yıllar sonra Alper'in başına çok tatsız bir olay geldi. Soygun için gelen hırsızlar, paniğe kapılıp Alper'i delik deşik etmişler. Ameliyatı 18 saat sürmüş, haftalarca yoğun bakımda kalmış. Taburcu edildiğinde kurşunların bazıları hala vücudundaymış. Ben onu olaydan 6 ay sonra gördüm.
- Nasılsın diye sorduğumda "bomba gibiyim" dedi. Bomba gibi...
- "Olay sırasında neler düşündün Alper?" dedim.
- "Yerde yatarken iki seçimim var diye düşündüm; ya yaşamayı seçecektim ya da ölümü. Ben yaşamayı seçtim" dedi.
- "Korkmadın mı, şuurunu kaybetmedin mi?"
- "Ambulansla gelen sağlık görevlileri harika insanlardı, ben hep iyileşeceksin, merak etme dediler. Ama acil servisin koridorlarında sedyemi hızla sürerlerken doktorların ve hemşirelerin yüzündeki ifadeyi görünce ilk defa korktum. Bu gözler bana "Bu adam ölmüş" diyordu. Birşeyler yapmazsam biraz sonra ölü bir adam olacaktım gerçekten."
- "Ne yaptın?" diye merakla sordum Alper'e.
- "Kocaman bir hemşire yanıma yaklaştı ve herhangi bir şeye alerjim olup, olmadığını sordu. Evet diye yanıt verdim. Var... Doktorlar ve hemşireler merakla sustular. Derin bir nefes alarak kendimi toparladım ve bağırdım. "Benim kurşunlara alerjim var!" Doktorlar ve hemşireler gülmeye başladılar, tekrar bağırdım... Ben yaşamayı seçtim. Beni bir canlı gibi ameliyat edin, otopsi yapar gibi değil..."
Alper sadece doktorların büyük ustalıkları sayesinde değil, kendi olumlu tavrının büyük katkısı ile yaşadı. Yaşaması bana iyi bir ders oldu. Her gün hayatımızı dolu dolu yaşamayı seçme şansımız ve hakkımız olduğunu ondan öğrendim ve herşeyin kendi seçimimize bağlı olduğunu...
Bu yazıyı okudunuz. Şimdi iki seçiminiz var:
1. Unutup gitmek
2. Unutmadan gitmek. |